II. Balkan Seferi
447 yıllarına yaklaşıldığında, Attila’nın Doğu Roma politikasının daha sertleştiği görülmekteydi. Çünkü I. Balkan seferinden beri İmparator II. Theodosios, Balkanlarda Hunlara karşı bir müdafaa hattı teşkil etme teşebbüsünde bulunmuş ve Magister Officorum olan Nomus’u görevlendirerek yeni bir limes tanzimine girişmişti. Ayrıca Doğu Roma’nın ağır malî kriz içerisinde bulunması, 446’da ortaya çıkan salgın hastalık ve 447’deki büyük deprem İstanbul başta olmak üzere imparatorluğun birçok şehrinde hasarlar meydana getirmiştir. Öyleki depremin tesiriyle İstanbul surlarında çok sayıda burç da yıkılmıştı. Doğu Roma’nın askerî ve malî bakımdan içine düştüğü çok zor şartların yanında, Attila’nın hareketinin altında yatan esas sebep ise, Bizansı kat’î surette hâkimiyet altına alıp Batı Roma’ya yönelmekti. Yani alt yapısı oluşturulan cihan hâkimiyeti ülküsünü gerçekleştirmekti214. Bu arada II. Theodosios zamanında Attila, Romalılardan, daha önce ödenmeyen borçların karşılığı olarak zorla vergi topladı. Kendisine elçilerin gelmesi, kaçakların iade edilmesi ve vergiler hususunda mektup yazdı. Bu mektubu, isteklerini bildirmek üzere Doğu Roma’ya gönderdiği elçiler ile yolladı. Kendi elçileri geri dönerken de, Romalı elçilerin onlarla birlikte gelmesini istedi. Eğer bunlar yerine getirilmez ise, Doğu Roma’ya savaş açacağını belirtti. İmparator, Attila’nın mektubunu okuyunca, kendilerinde bulunan kaçakları iade etmeyeceğini, fakat derhal bir elçilik heyeti göndereceğini söyledi. II. Theodosios, Attila’nın asıl isteklerini geri çevirince Attila ordusuyla Tuna’yı geçti ve birkaç küçük kalenin alınmasından sonra çok kalabalık bir şehir olan Ratiaria’ya başarılı bir saldırı yaptı. Burası Tuna Bölgesi’nin anahtar yeri idi215. Ostrogot Kralı Valamir ile Gepidlerin Kralı Ardarik’in kuvvetlerinin de katıldığı Hun ordusu, bugünkü Bulgaristan’a girerek Oescus (Gigen) kasabası yakınında Utus Nehri’ni (Vidin Çayı) geçti. Burada, Moesia bölgesi Magister Militium’u olan ve Hunlardan Bizanslılara firar eden Got asıllı Arnegisclus komutasındaki Doğu Roma ordusunu ağır bir hezimete uğrattı. Arnegisclus da savaş meydanında hayatını kaybetti. Bu başarıdan sonra Attila Hun ordusunun bir kolunu Nikopolis (Niğbolu) civarındaki Asemus (Osem) kalesinin muhasarasına memur etti. Tuna boyundaki yerleri almak üzere de doğu istikametine başka kuvvetler sevketti. Kendisi ise esas Hun ordusu ile güneye doğru ilerleyerek, Serdica (Sofya), Philippopolis (Filibe)’i zaptederek Adrianopolis(Edirne)’i kuşattı. Kuvvetlerinin bir kısmını Edirne muhasarasına bırakarak, Durostorum (Silistre), Marcianopolis (Preslav)’i ele geçirdikten sonra, İstanbul istikametine yöneldi. Arcadiopolis (Lüleburgaz), Kallipolis (Gelibolu) ve Sestos (Akbas Limanı) şehirlerini de fethetti. Bu sırada Attila, geride mukavemet edebilecek yerleri yok etmek gayesiyle ansızın geri döndü. Trakya’dan geçerek Teselya’ya girdi ve Thermopylae (Termopil Geçidi) civarına geldi216. Artık Hun tehlikesi başkent İstanbul’u tehdit ediyordu. Doğu Roma, Hunların başarıları karşısında tamamen ümitsizliğe düştü. Bu arada Vandallara karşı Sicilya’da bulunan Doğu Roma birlikleri ile İran sınırındaki garnizonların geri dönmesi ve Prens Aspar komutasındaki bu kuvvetlerin 447 yılında Chersones’de Hunlara mağlûp olması Roma için herşeyin sonu oldu. İmparator II. Theodosios, Attila’dan barışı adeta dilenmek mecburiyetinde kaldı.
İmparatorluğun Doğu ordusu komutanı Senatör Anatolius vasıtasıyla, Athyra (Büyükçekmece)’da ordugâh kuran Hunlar ve Doğu Romalılar arasında barış görüşmeleri yapıldı. 447’de imzalanan ve tarihte Anatolius Barışı diye bilinen antlaşmanın maddeleri şöyle idi217:
1- Kaçaklar derhal Hunlara iade edilecek.
2- Geçmiş vergiler karşılığında 6000 libre altın Hunlara ödenecek.
3- Hunlara ödenen senelik vergi 2100 altına çıkarılacak.
4- Parasını ödemeden Romalıların ülkesine kaçmış olan her Romalı esir başına 12 altın ceza ödenecek ve bu ödenmediği takdirde esir sahibine iade edilecek.
5- Romalılar, Hun ülkesinden kendi tarafına kaçanları bir daha kabul etmeyecek218.
Doğu Romalılar, kendilerine kabul ettirilen bu ağır şartları zihinlerini sarmış bulunan Hun korkusundan dolayı kabul etmek zorunda kalmışlardı. Çünkü imparatorluğun hazineleri saçma gösterilere, boş, faydasız şan şöhret sefalarına ve ölçüsüz zevklere hasredilmişti. Bu sebeple iktisadî olarak büyük bir felaketin içerisinde bulunuyorlar ve Hunlara ödenmesi gereken paraları temin için tedbirler düşünüyorlardı. Bu sebeple halktan haksız yere zorla vergi toplandı. Toprak vergisinden muaf tutulanlardan bile hakimlerin kararı ile toprak vergisi alındı. Herkes üzerine düşen altını getiriyor ve vergiler imparator tarafından vazifelendirilenlerce zorla toplanıyordu. Öyle ki, atadan kalma zenginliklerin sahibi olanlar, eşlerinin süs eşyalarını ve kendi değerli şeylerini satıp ödenmesi mecburî paraları temine çalışıyorlardı. Bu savaş, Romalıların o derece büyük felaketlere düşmesine sebep oldu ki, açlıktan ve intihar ederek birçok insan canından oldu. Hazine tamamen boşaltılarak Hunlara ödenecek para temin edildi. Bu sırada İstanbul’a bu iş için gelmiş olan Hun Elçisi Scotta vasıtasıyla da Hunlara gönderildi. Aynı zamanda para ile birlikte kaçaklar da iade edildi219.
Romalılarla barış görüşmesi yapıldıktan sonra Attila, suları Tuna’ya dökülen Osima Nehri’nin ağzında kurulmuş küçük şehir Asemus’ta yaşayan Asemuslar’ın elinde bulunan Hun esirlerinin serbest bırakılmasını ve ülkesinden kaçan ve onlar tarafından Bizansa teslim edilen Romalılar için fidye ödenmesini istedi. Yoksa barış antlaşmasını onaylamayacağını belirtti. Asemus, bereketli, İllyria’dan çok uzakta olmayan, Trakya’nın bir bölümüne komşu bir kasaba idi. Bu bölgenin ahalisi Hunlar tarafından kuşatıldı. Bunun sebebi ise, Asemus halkının İstanbul’dan Hunlara gönderilen vergiyi ve kaçakları Hun ülkesine götüren heyete saldırmaları idi. Bu saldırı esnasında birkaç Hun öldüğü gibi, gerek Hun gerekse Romalı firariler de serbest bırakıldı. Ayrıca heyette yer alan bazı kişiler de esir alındı. Bu sebepten dolayı Attila, Asemuslara varmış olan Romalılar geri verilmez veya onlar için ceza olarak kararlaştırılan para ödenmez ve esir edilen Hunlar serbest bırakılmazsa kendisinin esas ordusuyla hareket edeceğini söyledi. Attila’nın bu isteklerine elçi Anatolius ve Trakya Garnizonu Komutanı Theodulus, Asemuslara mektup yazarak kendi yanlarına kaçmış olan Romalı esirleri geri vermelerini, yoksa herbir esir için 12 altın ödemelerini ve Hun kaçakları serbest bırakmalarını talep etti. 220.
Attila devrinde Bizansa karşı gerçekleştirilen iki Balkan seferi neticesinde, Tuna boyundaki Doğu Roma savunma mekanizması çöktü. Artık Hunlara mani olacak hiçbir engel kalmamış oldu. Zaten Bizans imparatoru, Attila’nın isteklerini bir efendinin emirleri olarak görüyor ve yerine getiriyordu221. Böylece Doğu Roma ağır bir vergiye bağlanmış ve Hunların istekleri doğrultusunda hareket etmeye zorlanmıştı. Bu da Türk devlet geleneğine göre bir devletin hâkimiyet altına alınması için yeterli idi222. Yine bunun sonucunda Bizans’dan alınan altınlarla Hun hazinesi dolmuş ve Balkanlar’daki sınırları da oldukça genişlemişti223.