«Başlıktaki tamamlamaya bakınca belki birilerinin düşüncesine hakaret etme niyetiyle bu yazıya böyle başladığım düşünülebilir. Hayır. ‘Köpekçe düşünceler’ derken, bir hayvan olarak köpeğe mahsus düşüncelerin portresini çıkarma niyetiyle bu işe girişmiş değilim. Çünkü böyle bir çabanın bizi hangi zorluklara karşı karşıya bırakacağının farkındayım. ‘Hayvan’ ve ‘düşünce’ kelimelerinin yanyana durması bile bu zorlukların neler olduğunu ifşa etmeye yeterli sayılabilir. Kelimelerden birinden bir hakaret kokusu alınabilir; ötekinden de yan yana getirilmesi gereken iki kavramın (köpek ve düşünce) bir arada kullanılmış olmasından doğan bir zorluk ortaya çıkabilir. Fakat hemen söyleyelim: Köpek derken, doğrudan, bir hayvan olarak köpek türünü kastediyorum. Köpekçe düşünceler derken de köpeğin, kendisi olarak, dünyada ihraz ettiği yer açısından dünyaya nasıl baktığını tahayyül etmeye çalışıyorum.»