“Sadrazamın müttefik Frenklerin Konstantinopolis’e yardıma geleceğine dair söylediklerine bir an olsun inanmam. Latin filosunun yetişeceğini de sanmam. Padişah hazretleri bütün Frenk illerinde, bilhassa da İtalya’da ihtilafın şiddetlendiğini gayet iyi bilmektedir. Böyle ihtilaf içindelerken gâvurların bize karşı birleşmeleri mümkün değildir. Hristiyan hükümdarlar asla bir birlik sağlayamazlar. Büyük gayretler neticesinde aralarında barışı tesis etseler de bu fazla uzun sürmez. Anlaşmalarla aralarında ittifak kurulsa da daima birbirlerinin topraklarında gözleri vardır. Hep birbirlerinin korkusuyla yaşarlar ve birbirlerinin arkasından entrikalar çevirmekle meşguldürler. Çok düşündüklerine, çok konuştuklarına, çok anlattıklarına şüphe yoktur da iş yapmaya gelince ortada yokturlar. Bir işe girişmeden önce düşünüp taşınarak bir sürü zaman kaybederler. Ola ki bir işe başladılar, yine de onu fazla ilerletmezler, zira nasıl yapacakları konusunda hemen anlaşmazlığa düşerler. Ve şu anki durumları için de bunlar her zamankinden fazla geçerlidir, çünkü aralarında yeni ihtilaf sebepleri doğmuştur. Bu yüzden de onlardan korkmamız için bir sebep yoktur. Madem burada tartışıyoruz, haydi diyelim ki Latin filosu Konstantinopolis’e ulaştı. Kuvvetlerinin toplamı bizimkinin yarısı, hatta dörtte biri bile etmezken neden endişelenecekmişiz? Allah başka bir bela vermezse şu anda bizim için bir tehlike yoktur. Bu yüzden hünkârım, ümidinizi yitirmeyin, bize saldırı emrini verin yeter!”